30 Ekim 2015 Cuma

OLACAK MI?

En azından deneyeceğim. 

30 Eylül 2013 Pazartesi

MASUMIYET



Yok abi ya, masumiyet dünyadaki en güzel şey...

Sex? Evet evet güzel bir şey gibi ama masumiyetini yitirerek elde edeceksen? Kalsın o zaman. Kariyerinde yükselme, insanlarla arkadaşlıklar kurmak, güzel/eğlenceli vakit geçirmek, para, güç, başarı, popularite elde etmek... E tabii kulağa hoş geliyor. Ama masumiyete, saf duygulara zeval gelecekse uzak olsun. 

Sex? Sex? Sex? Sex? Sex? Sex? Sex? Sex? Sex? Sex?
Hmm güzel...

Yine de ödün vereceksem masumiyeti, saf güzel duyguları tercih ederim.

15 Eylül 2013 Pazar

Varoluşçuluk & Sartre


Herhalde en anahtar iki cümle şudur:

1) Önce varolursun, sonra öz oluşur.

2) Aslında insan doğası diye bir kavram yoktur, bizim her hareketimiz bir seçiştir.


Benim açımdan özellikle ikinci cümle Varoluşçuluk'u daha iyi açıklıyor.
İnsanlar genelde başkalarının ya da kendilerinin hareketlerini "işte ben de çok sinirliyim, fevriyim, yalnızlığı seviyorum, onun doğasında egoistlik var, fedakar" vb. diye açıklarken bunun tamamen kişinin doğasında olduğunu söyler. 
Oysa varoluşçuluk bunun kişinin doğasında olduğunu değil de kişinin seçimi olduğunu söyler. Ör. bir kişi sinirlendiğinde bu onun doğasında olduğundan değil de o kişi aslında o sırada sinirlenmeyi seçtiğinden böyle davranır der. 

Bu entel açıklamadan sonra seviye biraz düşürüp Emre Belözoğlu'nu(nâm-ı diğer küçük enişte) düşünelim, adam Türkiye'de astığım astık-kestiğim kestik davranırken, avrupa maçlarında gayet beyefendi takılabiliyor. 

Bu örneğe baktığımızda Sartre şu an yaşasa tezini desteklemek için çok rahat "bakın mesela Emre Belözoğlu..." örneğini verirdi. 

Her ne kadar Emre Belözoğlu(sadece o değil aslında) varoluşçuluk için çok güzel bir örnek teşkil etse de, benim aklıma şu da geliyor. Emre yurtiçinde ve yurtdışında farklı davranırken ve hadi tamam bunu seçerken Ergün Penbe ise en amatör maçtan en önemli ve kritik maça kadar beyefendiğiliğini hiçbir zaman bozmayan biriydi. Aslında Varoluşçuluk bunu da çok iyi açıklıyor. Çünkü Ergün de beyefendi olmayı seçen biriydi. 



Evet şimdi benim açımdan en kritik an ve sanırım Varoluşçuluk'u tam olarak kabul etmeme sebebim olan durum: Neden Ergün beyefendi olmayı seçerken, Emre atarlı enişte olmayı seçiyor? Yani bu iki kişiye farklı seçimler yaptıran unsur nedir? İşte bence bu Ergün doğası ve Emre doğasıdır. 



1 Aralık 2012 Cumartesi

MASUMİYET ve SAFLIK

MASUMİYET ve SAFLIK... 

Piç, fırlama, pislik ve sadece kendi hesaplarının peşinde olan bencil insanlar karşısında her zaman kaybetmek zorunda mı?

Her zaman değil belki ama sanırım sıkça öyle oluyor.

O zaman doğru kişiyi(sevgili değil) bulmak lazım ya da kişiye göre davranmak lazım. Ve sanırım en önemlisi karşıdakinin masumiyetine tamamen inanmadan bütün silalhları bırakmamak, karşıdakine tamamen güvenmemek lazım.

26 Temmuz 2011 Salı

TUTUNAMAYANLAR

725 Sayfa, e uzun tabii. Upuzun bir tahlil yapmak gerekli belki ama şimdi çok kısa yazayım:

Özetin özeti: Yarısında bırakılma ihtimali yüksek olan kitap. Bırakmayacam diyorsanız zor bir yola çıkıyorsunuz, maksimum verim alabilmek için kesintisiz ve 2 güne en az 50 sayfa düşecek şekilde okuyunuz.

Kitap biraz fazla abartılıyor bence. Çok kitap okumuş ve sürekli sorgulayan bir mühendisin iç dünyasının aktarımı gibi.

Bolca zeka kokuyor, aynı zamanda depresyon da var ama edebi anlamda aynı şeyler olduğu söylenemez. Yani örnekler ile gideyim: vedat türkali, dostoyevski(ki Tutunamayanlar'da o kadar etkisi belli olmasına rağmen), 1984, nietzsche ağladığında... akıcılığı yok bu kitapta. sanata akıcılık/yaratıcılık katabilme yeteneği maalesef mühendislerde pek yok(kendimden biliyorum bir de dostoyevski gibi istisnalar var tabii). oluşturulmaya çalışılan bir bestede de aynı şey hissedilir. sistematiklik...

Eğer bilinçaltındaki acımasız kötü adamı konuşturmak gerekiyorsa ki konuşturalım:
Kitapta yer yer "bitse de gitsek" modunda olabiliyor insan.

Çok açık söyleyeyim, o zaman diliminde birçok mühendise "sürekli sorgulayacan hayatı ve al bu kitapları okuyacan sonra da bir kitap yazacan" deseler muhtemelen benzer içerik çıkacaktı. Yani hissi yaratıcılık eksik bence.

Bir de bence Oğuz Atay şimdi yaşasaydı ama geçmişte Tutunamayanlar'ı başkası yazsaydı Ekşi'deki bu aşırı rahatsız edici abartılıkla sağlam taşşak geçerdi...

Daha uzun belki sonra...

14 Temmuz 2011 Perşembe

İNSANLIĞINI KAYBETMEYECEKSİN !!! SÖZ MÜ?

Vahşi ve Kapitalist bir yaşamdayım maalesef ve yine maalesef birçok iş alanı da nerdeyse böyle. En azından Türkiye'de bu böyle. İnsanlar para, makam kazanma ya da mevcut yerlerini kaybetmeme hırslarına ciddi anlamda yenik düşmüşler ve bu onların insani yönlerini maalesef nerdeyse yoketmiş durumdayken nefislerine yenik düşmelerinin de etkisiyle kötü özelliklerini ciddi anlamda arttırmış durumda. En yakın çevrendeki insanlarda bile bunu görebiliyorsun ve bu değişimi farkediyorsun. Sırf bundan dolayı birçok kere hayal kırıklığını da yaşadın. Nefsin seni de çok itti ama tuttun, tutmaya çalıştın kendini. Öte yandan ortam giderek vahşileşiyor. Özellikle senin bulunduğun ortamda adeta insanlar resmen kavga, gürültü modunda olup nerdeyse yapabilecekleri bütün pislikleri yapmaya çalışıyorlar. Sen yine tutmaya çalışıyorsun kendini. Ne kadar başarıyorsun o tartışılır ama bu konulardan dolayı işinden tiksinmişsen, kabuğuna çekilmişsen herhalde hala içinde insanlık vardır.

SONUÇ: İnsanların karakterlerini sattığı, kişiliklerini bu siktiri boktan sisteme siktirdiği, ruhlarını en ağır orospudan bile daha orospuca teslim ettiği bu ortamda, gerekirse daha az, hatta çok daha az maaşı göze alıp "KARAKTERİNİ, İNSANLIĞINI " kaybetmeyeceksin!!! SÖZ MÜ?

SÖZ AMINAKOYİM SÖZ!!!

17 Şubat 2011 Perşembe

:(:( :'( ????????????????

Yetişemiyorsan, başedemiyorsan, çözemiyorsan. Takıldık kaldık yav.
Ağlasam? Öyle basit değil ama eşşeğin ziki gbi. Yok yok öyle de değil. Hüngür hüngür ama zırlayarak değil. Tek başına belki de. İçli içli. Ama çok uzun süre. 2 saat falan. Arada çay, sigara, nargile vs...

Çözemiyorum lan, çözemiyorum. İnsanları çözemiyorum. Sıkışmış gibiyim.

Sağıma baksam umutsuzluk, soluma baksam umutsuzluk...

Sorun belki de benimdir :(:(:(:(